1981'de bir kırtasiyeciye girerek bir kareli defter alan ve o kareli deftere olur-olmaz şeyler yazarak şiire ilk adımını atan ben, 1986'da ‘‘Meyve Salatası'' ile bugünün Mustafa Sezer'ini oluşturdum…
1986'da bugünün Mustafa Sezer'ini oluştururken, bir de öyküyü ekledim 2008'de…Elbette bunun başında 25 Kasım 1963'te Samsun'da doğmak, sırasıyla Diyarbakır, Trabzon ve Amasya'ya hatırı sayılır derecede bağlanmak var… Bir ara içinden çıkılmaz duruma gelen eğitim hayatını, sonradan depara kalkarak tamamlamak var… Şiir ve öykü kadar, hatta ondan da çok müzik var… İyi ki müzik var; çünkü bu müzik sayesinde şiir var, öykü var…
Çok şey var ya anlatılacak, bunları burada uzun uzun anlatmak yerine şiirlere ve öykülere böldüm ben… Okuduğunuz ve düşündüğünüz zaman, çokça Orhan Veli olduğumu-olmaya çalıştığımı göreceksiniz… Bu yüzden hiçbir şair ya da yazarı yok sayma lüksüm olmadığına inanmakla birlikte; Garip'çilere, Orhan Veli, Melih Cevdet ve Oktay Rıfat'a biraz daha sokulduğum anlaşılacaktır… Orhan Veli'ye özellikle, aynama yani?